Bir zamanlar Ermenilerin yaşadığı Stanoz köyü, günümüzde birkaç kalıntıdan ibaret hayalet bir yerleşim yeri. Ankara’nın merkezinden 30 dakikalık uzaklıkta hemen yanı başımızda bulunan bu saklı tarih, her gün daha da yok oluyor.
Yazının içindekiler
Stanoz’un Kısa Tarihi
Eski kaynaklar, Stanoz Ermeni köyü halkının Kilikya’dan 15. yüzyılda Ankara Sancağı’na geldiğini gösteriyor. Kaynaklar, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce köyün nüfusunun 3142 (668 hane) olduğu ve nüfusun tamamına yakının Ermenilerden oluştuğu yazıyor. Stanoz köyü, terkedildiği tarihe kadar Armenofon (Ermenice konuşan) bir yerleşim yeri olmuş.
Köy halkı, halı dokuma, oymacılık, deri işlemeciliği ve Ankara keçisinden tiftik üretimindeki zanaatkarlıkarı ile bilinirmiş. Bu alanların yanında, tarım, büyükbaş hayvancılık ve inşaat da bu yerleşim yerinin ekonomisinde önemli yer tutmuş.
Malesef, Stanoz’dan iyi korunmuş bir kültürel miras olarak bahsetmek çok mümkün değil. Zamanın bu bereketli ve zengin köyünden geriye kalanlar: eski bir Ermeni mezarlığı, taş bir köprü ve yok olmaya yüz tutmuş bir kilise temelinin kalıntıları.
Aşağıda, Stanoz’un 19. yüzyıla ait bir fotoğrafını görebiliriniz.

Köyü Keşfediyoruz
Ben de internette tesadüf eseri karşıma çıkan bu tarihi yere gidip, Stanoz’un kalıntılarını keşfetmeye karar verdim. Dünyaca ünlü seyyahların yüzyıllarca seyahat notlarında bahsettiği bu eski köyde bulunmak unutulmaz bir tecrübeydi. Kalıntıların arasında gezerken, Stanoz’un ne derece ihmal edildiğini ve defineciler tarafından uğradığı akınlar sonrasında aldığı zararın geri dönülemez olduğunu görmek beni üzdü.
Stanoz’un içinde bulunduğu Zir Vadisi’ne girdikten birkaç kilometre sonra yolun sağ tarafında peri bacaları ve insanlar tarafından oyulmuş mağaralar görmek mümkün. Bu ilginç kaya oluşumlarını geçtikten hemen sonra eski Ermeni mezarlığı yolun sol tarafında ziyaretçilerini bekliyor.

Karanlık Mağalar, Taş Köprü ve Mezarlık
Taş köprü, mezarlığın sol tarafında bulunuyor. Köprüyü geçtikten sonra, eski bir Ermeni kilisesinin kalıntılarını göreceksiniz. Ama beklentiniz fazla olmasın, çünkü kilisenin sadece temeli ayakta. Bu bölgenin turizm potansiyeli son derece yüksek olmasına rağmen, buradaki tarih neredeyse tamamen yok olmuş.


Ulaşılabilir durumda olan 2 mağaraya tırmandık ama aşağıdaki resimlerde de görebileceğiniz gibi mağaraların çoğu erişilebilir durumda değil. Sonuç olarak kimse bu mağaraların, tepenin derinlerine uzanıp uzanmadığını ya da bir ağ aracılığı ile birbirlerine bağlanıp bağlanmadığını bilmiyor. İngiliz seyyah Ainsworth, seyahat notlarında mağaların, tepenin derinliklerine kadar uzandığını ve karmaşık bir ağ ile birbirlerine bağlandıklarını yazmış.



Eski Seyahat Notlarında Stanoz
Stanoz Ermeni köyü hakkında en eski bilgiler, Evliya Çelebi ve İngiliz seyyah William Francis Ainsworth’ün seyahat notlarında bulunuyor. Stanoz hakkında, Çubuk Irmak’ı boyunca uzanan varlıklı – bereketli bir köy olarak bahsediliyor. Ayrıca, İngiliz Yarbay Frederick Burnaby’nin seyahat notlarında, Stanoz’da bir Ermeni bir rahibin kendisine, köyde Hristiyanların, Müslümanların ve Yahudilerin huzur içinde yaşadığını söylediği aktarılır.
Meşhur seyyah Evliya Çelebi, bu eski Ermeni köyü hakkındaki notlarını, bu köye 1643 yılında yaptığı ziyaretten sonra kaleme almış. Çelebi’nin kaleme aldığı satırlar şöyle: “Üretimi bol, refahı yüksek olan bu köyün 1000 hanesi, büyük bir pazarı, ırmağın kıyılarında meyve bahçeleri, Türk hamamı ve büyük bir çamaşırhanesi var”.

Stanoz’un Ermeni sakinleri, Surp Pırgiç, Karasun Manug ve Protestan Kilisesi olmak üzere 3 ibadethanede dini törenlerini yürütürlerdi. Surp Ğevontyan Okulunda 140 erkek 40 kız öğrenci; Kalecik Lusignan Okulunda ise 50 erkek ve 35 kız öğrenci vardı.
Stanoz’u 1830 yılında ziyaret eden Ainsworth, bölgede insan yapımı mağaralar ve peri bacaları gördüğünü aktarmış notlarında. Ayrıca İngiliz seyyah da bu köyün halkının çevre köylerden çok daha zengin olduğunu anekdotlarında paylaşmış.
Geride Sadece 3 Ermeni Kaldı
Stanoz Ermeni köyü binlerce sakininden geriye 3 Ermeni vatandaş kaldı. İnternette, behzatmiser.blogspot.com sitesinde rast geldiğim bilgilere göre Kevork Balabian, bölgede ikamet etmeye devam eden 3 Ermeni vatandaşımızdan biri. Kevork Bey’in sözleri şöyle:
“Stanoz 1200 hanesi olan 7-8 bin nüfuslu bir yerdi. Osmanlı’nın değer verdiği, el üstünde tuttuğu köylerinden biri idi. O zamanlar köydeki nüfusun büyük bir bölümü Beyrut, Marsilya ve İstanbul gibi modern şehirlere göç etti. Burada sadece ben, Hatay’dan gelen eşim ve kızım kaldık. Hala orayı sık sık ziyaret ederim çünkü orada tarlamız ve atalarımızın mezarları var. Mezarların bakımını da yaparım. Bazen buraya altın ya da gömü bulma umudu ile defineciler uğrar, ama benden korktukları için çok dolanmazlar.
Bölgenin Eski Sakinleri Diyor Ki…
“Hepimiz Ermenilerle büyüdük, aynı okullara gittik… O zamanlar aç olan, Ermenilerin evlerinin kapısını çalıp onlarla yemek yiyebilirdi. Onlar için de aynısı geçerliydi. Çoğu şeyi beraber yaptık. Mihran Kiremitçi isminde Ermeni bir doktor vardı. Burada doğan her çocuğun üstünde emeği vardır. Kimin çocuğu, kimin nesi demeden herkesi tedavi ederdi. Bir kere para istediğini görmedik. Düğünlerde, cenazelerde ve bayramlarda hep beraberdik. Onlar yumurta boyardı, biz de yardım ederdik. Sonra zamanı gelince de beraber kurban keserdik. Özlüyoruz onları…”

Stanoz’dan Günümüze Ne Kaldı?
Hazine avcıları, defineciler
Üstünde Ermenice yazılar olan birkaç eski mezar taşı, antik taş köprü ve kilise kalıntıları dışında hiçbir şey.
Ankara merkezden 30 dakika uzaklıkta bulunan bu tarihi yer, köyü her gün daha da yok eden definecilerin uğrak noktası haline gelmiş durumda. Birkaç sene önce devlet tarafından mezarlığın etrafına koruma amaçlı çekilmiş dikenli tellerden hiçbir iz yok. İhmaller sonucunda, isteyen herkee bu yere elini kolunu sallayarak girebilir.
Malesef bu önemli kültürel mirası korumak için hiçbir girişimde bulunulmuyor. Bu sebeple Stanoz, tehditlere açık bir şekilde duruyor. Önceden, Stanoz’un tarihini aydınlatabilecek yüksek sayıda antik eser burada bulunmuş olsa bile, yasadışı faaliyetler sonucunda bu bölgenin tarihi asla detaylı bir şekilde öğrenemeyeceğiz.

Bu bölgede bulunan eski mezar taşlarının şimdiki durumu içler acısı. Bazılarının üstünde hala haç oymaları ve Ermenice yazılar var. Zir Vadisi’nin taş ocakları ile çevrili olduğunu düşünürsek, bu tarihi mezarlığın yakında yok olacağını düşünmek ihtimaller dahilinde.


İnsan Kemikleri Etrafa Saçılmış
Benim için en şok edici şey, defineciler tarafından kazılan mezarların etrafına saçılan insan kemiklerini görmek oldu. Altın ya da başka değerli eşyalar bulma amacı ile mezar kazmak kesinlikle aşağılık bir girişim.



Son
Tarih meraklıları ve macera severler için Stanoz gerçekten çok ilginç ve gizemli bir nokta. Ankara’nın çevresinde bulunan tarihi yerlerden çok daha farklı bir kültürel miras. Arabanız yoksa Stanoz’a ulaşım neredeyse imkansız. Bölge, Ankara’dan uzak bir noktada bulunduğu buraya için toplu taşıma bulunmamakta.
Bu denli değerli bir yerleşim yerinin neredeyse tamamen yok olmaya yakın olması son derece üzücü. Kültürel mirasın büyük tedbirle korunması gerekir. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Ankara’nın bu ücra vadisinde de tarih fışkıyor. Gerekli ilgi buraya gösterilmez ise, geriye kalan mezarlık, köprü ve kilise kalıntıları da birkaç sene içinde tarihin derinliklerinde kaybolacak. Stanoz’u ilk ziyaretimden 5 ay sonra, bu tarihi yere bir daha gitmeye karar verdiğimde eski mezar taşlarından bazılarının yerinde olmadığını gördüm.
Stanoz Nerede?
Stanoz, Sincan ilçesinde bağlı olan Yenikent-Zir Vadisinde bulunuyor. Bu eski Ermeni köyünün kalıntıları Sincan-Temelli yolu üzerinde.
William Francis Ainsworth’un dijital hale getirilmiş seyahat notlarını okumak isterseniz, okuyucum sevgili Michelle Lynch’in benimle paylaştığı linke tıklayabilirsiniz!
Travels and Researches in Asia Minor, Mesopotamia, Chaldea, and Armenia
Merhaba,
Stanoz köyünün dogusunda bulunan Sanayii bölgesinde (tepenin arkasi) 2 sene calismistim. Iki yil boyunca hep tu tepeye bakarak sigarami icmistim. Simdi bu tepenin bu korkunc hikayesini okumak üzdü beni.
Merhaba,
Kim bilir daha neler var Zir Vadisi’nde. Stanoz’daki mezarlığı gezmediyseniz tavsiye ederim. İlginç bir yer. Ankara bölgesinde böyle çok yer var. Diğer yazılara da göz atabilirsiniz 🙂
Ben hergun o yol uzerinden seyahat ediyorum İsyerine. Bisikletim ile bazen yol boyunca gezerim. Hafta sonlari yesil kamp sandalyeli mangalcilarin, her aksam ise ickicilerin ugrak yeri olmus. Cok fazla define macerasi anlatilir ora ile ilgili. Heryer talan edilmis. Mezarligin oldugu yer ise etrafi cevrili idi. Daha sonra akan suyun yan tarafindan birileri telli bariyeri asmis parcalamisti. En son koyun cobanlarinin ugrak yeri idi. Zir vadisinin girisinde sozde zir vadisi koruma dernegi gibi bir yer var ayrica orasi dugun salonu hemde. (Ne ise yarar bilmem). Yol ustunde hayvan ciftlikleri var.
Tarih orada talan edilmis. Zamaninda restorasyon ile ayakta tutulabilse idi; onemli bir turizm cazibe merkezi olabilirdi. Son zamanlarda buranin vadi parki olacagina dair kulisler var. Bildigim kadariyla 3. Derece sit alani ilan edilmis. Bu Anadolu insaninin Kültür mirasını hepimizin koruyup, nesiller boyu yasatmaliyiz. Tarihimize sahip cikalim.
Yorumunuz için çok teşekkürler. Ben de bir çok yeni şey öğrenmiş oldum. Bu yazıyı yazmamın sebebi de böyle saklı bir yerin varlığının insanlar tarafından bilinmesi. Etrafta taş ocakları da varken buranın uzun süre hayatta kalacağından şüpheliyim.
Merhabalar, güzel yazınızı bir solukta okudum sincanda ikamet eden bir kişi olarak mezarlık hakkında bir kaç şey söyleyeceğim. Maalesef bundan 7-8 sene önce mezar taşları sokuldu (söküm işleminden sonra mezarlığa gitme şansı bulmuştum ve maalesef taşlar ile beraber mezarlarda kazılmış vaziyette idi) ve sincan belediyesinin bahçesinde sergilenmeye başlandı ardından sanırım bir şikayet üzerine bahçeden alınarak şu an bulundukları yer olan Roma hamamına (ulus) taşındı.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu dediklerinizi bilmiyordum. Hem benim için hem de bu yazıyı okuyanlar için çok yararlı oldu söyledikleriniz. Sağlıcakla 🙂
Güzel ve detaylı bir gezi yazısı. Benzer bir vadi içi Ermeni köyünün 10 yıl içinde yokoluşuna, Bitlis’te tanık olmuştum. Zaten devlet aklındaki zımni amaç da bir an önce bu medeniyetin izlerinin yok olması.